1980’lerden beri güncel mimarlýðýn baðlamdan ziyade önce kavrama yönlendiði bilinen bir gerçektir. Mimarlarýn fonksiyonel ihtiyaçlardan ziyade, tasarýmlarýný yaparken kavramsal bir arka plan kurgusuna yöneldiði görülmektedir. Günümüz, Baudrillar’ýn simülasyon teoreminde refere ettiði üzere gerçeklik, semboller ve toplum iliþkisi arakesitinin sorgulanmasýna yönelik bir çaðdýr. Bu baðlamda, 1980’lerden bu yana, günümüzün yaþantýsý ile iliþkili pek çok þey, otoriteler tarafýndan yaratýlan büyükmodern hayat senaryosunun birer parçasý gibi gözükmektedir. 1990’lardan 2016’ya kapitalist pazarýn neo-liberalist ekonomilerin etkileri altýnda þekillendiði görülmektedir. Çok kültürlü bir döneme girilmiþ ve böylelikle de alternatif medya doðmuþtur. bu yýllar ayný zamanda bir çok etkileyici yapýnýn da yýldýz mimarlar tarafýndan praxise katýldýðý yýllardýr. Böylelikle, bu formülasyona direkt baðlantýlý bir linkle projelerin öneminin temel tasarým ilkeleri ve mimari prensipler doðrultusundansa, kavram merkezli olarak oluþturulduðu, ve önemin çok satan projeler oluþturmak olduðu görülmektedir. Bijarke Ingles ve Kopenhag orijinli ofisi BIG mesleðin yükselen kuzeyli yýldýzý olarak güncel mimarlýk alanýna girmiþtir. bu baðlamda, makale BIG’in önemli projelerine odaklanarak 21. yüzyýlda mimarlýk kurgusunun bir kritiðini yapmayý amaç edinmektedir.

The contemporary architecture has been focusing on the creation of concept before giving attention to the context. It is seen that architects are making their designs related with the created conceptual background before thinking on functional necessities. Today is the era of seeking to interrogate relationship among reality, symbols, and society as Baudrillard referred on his simulation theorem. Most of the converging objects of the life from 1980’s till today, can be seen asthe piece of “a great scenery” of the modern life, created by the authorities. During the period in between 1990’s and the 2016, it is seen that the capital market has been formulated under the effects of neo-liberalist economies. The rise of the multiculturalism is started and thus, alternative media is born. These years are the years of having many spectacular buildings of star-architects on the praxis field. Thus having a direct link to this formulation in the architectural field, it can be said that, the importance of the projects are not formulated according to the basic guidelines and architectural principles, however it is focused on concept research on architectural projects, which would be the best-sellers on the market.Bjarke Ingels and his Copenhagen-based firm BIG is disproportionate number of the profession’s rising star from the north side of the world contemporary architecture. Thus, the paper will have the critical overview to the architectural fiction on the 21st century, while it will focus on the important projects of BIG from all over the world.

Abstract | Full Text PDF

Mimarlýk kültürü gibi mimarlýk eðitimi de özgünlük kavramýna çokça önem atfeden pedagojik gelenekler, modeller ve normlar barýndýrýr. Özgünlük hem “orijinallik, biriciklik”, hem de “kiþiye özgülük” anlamlarýyla yaratým sürecinde müellifin yeteneklerini ortaya çýkaran temel bir kavramdýr. Romantize edilmiþ, yaygýn özgünlük kavrayýþýna göre biçimler yaratýcýsýnýn kiþisel ifadesi olarak biricik olmalýdýr ve dýþarýndan alýnan bilgi kiþinin gerçek yaratýcýlýðýn önünde bir engel oluþturur. Mimarlýk eðitiminin merkezindeki proje stüdyosu, tasarýmcý yaklaþýmlarýn filizlendiði ve geliþtirildiði ortam olarak hiçlikten yaratan, yarý-tanrý müellif figürünü besleyerek onun “özgün” tasarýmlarýný üretmesine aracý olagelmiþtir. 20.yy itibariyle özgünlük kavramý bir çok yaratýcý alanda sorgulanmaya baþlasa da günümüz mimarlýk eðitimindeki pedagojik yaklaþýmlarý þekillendirmeye devam etmektedir. Biçimsel benzerlik, tekrar ve sýradanlýk stüdyo kültürünün tabularý olarak pedagojik uygulamalardaki karþýlýklarýyla yaratýcý öðrenme sürecini baskýlar. Stüdyo eðitiminde mimari örneklere (öncellere) pasif ve mesafeli bir iliþki ile yaklaþýlmasý da özgün olma endiþesinin bir sonucudur. Bu baðlamda, sorulmaya deðer bir kaç soru akla gelir. Benzersiz olmak ve hiçlikten tasarlamaya baþlamaya dair tabulara meydan okumak, tasarým stüdyosundaki öðrenme sürecini zenginleþtirilebilir mi? Dahasý, öncellere birer buluntu nesne, manipülasyona da bir tasarým ve öðrenme aracý olarak yaklaþýlýrsa, stüdyo pedagojisinde yaratýcýlýk ve öðrenmeye dair alternatif yaklaþýmlar geliþtirilebilir mi? Bu sorular kapsamýnda özgünlük ve yaratým kavrayýþý üzerine yeniden düþünmek, proje stüdyosunda mimari öncellerin yerini, temsil araçlarýnýn rolünü sorgulamak ve bu vesile ile çok yönlü ve eleþtirel tasarým yaklaþýmlarý geliþtirmek için iki adet tasarým deneyi yapýlmýþtýr. Burada niyet özgünlük kavramýný alaþaðý etmek veya mimarlýk eðitiminde etkisiz hale getirmek deðil, bu kavramý biçimsel biricikliðin ötesinde, mimarlýk bilgisinin çok yönlü deðerlerini hesaba katan, eleþtirel bir pedagojik tavýrla yeniden ele almaktýr.

Architectural education, like architectural culture, is charged with responsibility for traditions, rituals, pedagogical models, and norms that place great importance on authenticity. Authenticity, meaning originality or genuineness as well as referring to an individual’s creative faculties, is a fundamental concept that distinguishes the designer’s capabilities in a creative process. Situated at the core of architectural education, the design studio has long been serving as an environment for the semi-god creator to invent his “authentic” designs ex-nihilo. The prevalent conception of authenticity is a romanticized one, where unique forms are a means of personal expression and exterior influences are intruders into one’s true creativity. Although “authenticity” was subjected to heavy criticism during the 20th century in various fields, it continues to shape pedagogical tendencies in architectural education today. Taboos on formal similarity, repetition, and ordinariness continue to pressure studio culture. One of the pedagogical implications of this obsession with “authenticity” is to restrict interaction with precedents in design education. It is worth asking if subverting these taboos on authenticity enhances design studio learning. Is it possible to re-approach precedents as found objects, and manipulation as a tool for alternative modes of creativity and learning in the studio environment? Two design experiments have been devised to rethink authenticity and creation in studio pedagogy, and to experiment with manipulation of precedents as a potential learning and designing resource. It is not intended to neglect or overthrow the concept of “authenticity” in the design studio, but to reassess it with a critical pedagogical approach that acknowledges architectural qualities other than the purely formal.

Abstract | Full Text PDF

Bu makale Berlin kentinde Ýkinci Dünya Savaþý sonrasýndan günümüze dek uzanan periyotta kentin biçimlenmesinde önemli yer tutan mimari ve kentsel tasarým yarýþma projelerini ve bunlarýn arkasýnda yatan fikirleri incelemeyi hedeflemektedir. 19. yüzyýl sonu ve 20. Yüzyýlýn baþýndan itibaren modernite ilkeleri doðrultusunda biçimlendiði gözlenen Berlin kentinin savaþ sonrasý dönemde bu ilkeleri hangi koþullarda ve hangi mekanizmalarla gerçekleþtirdiði sorusundan hareketle, yarýþma projelerine odaklanan makale, tüm kültürel ve düþünsel süreçlerin arkasýnda bir ortak aklýn ne derece belirleyici olduðu konusunu problemleþtirir. Modernitenin baþlangýç dönemindeki aydýnlanmacý ve pozitivist bakýþ açýsýnýn, modernite fikrinin içinde barýndýrdýðý ‘tutarlýlýk’ anlatýsýnýn özünü oluþturduðu varsayýmýndan hareketle, modernite düþüncesinin arka planýnda önemli yer tutan rasyonalite olgusunun yarýþma projeleri aracýlýðýyla nasýl hayata geçirilmeye çalýþýldýðý ve bu anlamda kentin kimliðini nasýl oluþturduðu incelenmektedir. Bu baðlamda, gerek modernite ile özdeþleþtirilebilen, gerekse modernite sonrasý dönemde geçirdiði siyasal ve ekonomik dönüþümler yüzünden Postmodern dönemle özdeþleþtirilebilen Berlin kentinin dönüþümü incelenecektir. Çalýþma alaný olarak Berlin kenti iki sebepten ötürü seçilmiþtir. Bunlardan ilki, en temel tez-antitez ikilisini oluþturan sosyalist ve kapitalist sistemleri temsil eden Doðu ve Batý bloklarýnýn kesiþiminde yer alýyor olmasý, ikincisi ise, modernitenin doðduðu coðrafyada yer almýþ olup, ‘modern’ kente dair ve rasyonalite odaklý pratikler ve söylemler açýsýndan kendisine pek çok kez ve durumda referans verilmiþ olmasýdýr. Bu kurgu dahilinde, Berlin kent özelinde modernite fikrinin mimari ve kente yansýmalarý baðlamýnda, kentsel analiz yöntemlerinden kartografik yöntem kullanýlarak deðerlendirilmeler yapýlmýþtýr. 1945-2015 yýllarý arasýndaki dönem, tarihteki çeþitli siyasi, ekonomik ve kültürel kýrýlma noktalarý esas alýnarak 3 alt dönemde incelenmiþ olup, bu dönemlerde yarýþma projelerinin nitelikleri kartografik çalýþmalar üzerinden deðerlendirilmiþtir.

This article discusses some architectural and urban design competition projects, as well as the ideas that influenced them, which have had a significant place in the development of Berlin since World War II. The article focuses on competition projects, beginning with questions regarding which circumstances and mechanisms are used to realize the principles of modernity, and problematizes the extent to which common wisdom is decisive in cultural and intellectual processes in Berlin, which has been configured based on principles of modernity since the late 19th century and early 20th century. With the assumption that the positivist perspective of enlightenment during early phases of modernity constituted the essence of the “discourse of consistency,” it is intended to analyze how attempts are made to materialize the notion of rationality - a significant feature of the idea of modernity - in architectural competitions, and how it embodies the identity of Berlin. The transformation of Berlin, which can be associated both with modernity and post-modernity due to its political and economic transformations after the period of modernity is also examined. Berlin was selected as the case study for two primary reasons; first, it was where the Eastern and Western blocs met, representing socialist and capitalist systems. Second, Berlin is in the geographical region where modernity was born, and therefore it has often been referred to in rationality-based practices and discourse regarding a “modern” city. Within the context of reflections of the idea of modernity on both architecture and cities, and with specific reference to the city of Berlin, assessments of entries in architectural competitions held between 1945-2014 during 3 sub-periods defined by critical political, economic, cultural inflection points are made using cartographical method of urban analysis.

Abstract | Full Text PDF

Yangýn güvenlikli tasarým, yangýn sýrasýnda binalarda can ve mal güvenliðinin korunumu için en temel gerekliliklerden biridir. Her binanýn yangýn riskine sahip olmasý ve yangýn oluþumunun tamamen engellenememesi, konunun ciddiyetle ele alýnmasýný zorunlu kýlmaktadýr. Binalarda yangýn korunumu disiplinlerarasý bir çalýþmayý gerektirmektedir. Ancak özellikle binanýn tasarým ve uygulama sürecinde etkin rolü olan, yasa ve yönetmeliklere uygunluðu konusunu tasarým girdisi olarak ele alan/almasý gereken mimarlarýn, konu ile ilgili bilgilerini ve ilgili yönetmelikleri mesleki öðretim süreçlerinde deðerlendirmesi önem taþýmaktadýr. Eðitimde yangýn güvenlikli tasarým dersinin/derslerinin üniversitelerin mimarlýk bölümlerinde ya tümüyle yer almamasý yada derslerin içeriðinde yeterli düzeyde verilmemesi mesleki alanda gerçekleþen üretimlerde eksikliðe neden olmaktadýr. Türkiye genelinde yapýlan binalar incelendiðinde, bir çoðunda yangýn güvenliði için gerekli tasarým kriterlerinin bulunmadýðý görülmekte ve bunun nedenlerinden birinin eðitimde yaþanan eksiklikten kaynaklandýðý düþünülmektedir. Bu amaçla çalýþma kapsamýnda, yapýlan araþtýrmalara göre Türkiye’de 90 üniversitede bulunan mimarlýk bölümlerindeki ders programlarý incelenmiþ ve öðretim üyeleri ile bir anket çalýþmasý yapýlmýþtýr. Çýkan sonuçlar deðerlendirilerek eksikler ortaya koyulmaya ve öneriler sunulmaya çalýþýlmýþtýr.

Fire safety design in buildings is a basic precaution for preserving security of life and property during fire. It should be addressed with care, since fire cannot be prevented completely and there is a risk of fire in any building. Building fire safety requires interdisciplinary study. However, it is especially important for architects to utilize their knowledge of the subject in professional education, as architects have a critical role in the design and construction processes of a building and must consider the law and regulations as design inputs. The fact that a fire safety design course is not offered as part of the curriculum of every architecture faculty, and that it is not being taught sufficiently within other course content, means there is a lack of awareness and knowledge. Many buildings in Turkey do not meet criteria for fire safety design, and this is considered a result of shortcomings in education. This study examined the curricula of 90 architecture departments in Turkey and a survey of academics was conducted. The results were evaluated and suggestions proposed accordingly.

Abstract | Full Text PDF

Araþtýrma kapsamýnda mimarlýkta diyagramatik tasarým yaklaþýmlarý ve kullanýmlarýnýn, tasarým araç, yöntem ve süreç geliþimleri üzerinden tanýmlamalarý tartýþýlmakta, form arayýþýnda araç olarak diyagram kullanýmýnýn getirdiði esnek ve sübjektif yaklaþýmlar deðerlendirilmektedir. Veri analizlerindeki yorumlamalarýn, diyagramatik yöntemler ile mimari ürünün oluþmasýndaki etkileri incelenerek diyagram kullanýmlarý irdelenmekte, ortaya koyulan bu kuramsal altyapý üzerine, günümüz mimarlýk ortamýnda kullanýmý dikkat çeken bir tasarým temsil yöntemi olarak sýralý form oluþum diyagramlarýnýn tanýmlamasý yapýlmakta, yöntemin bileþenlerinin ve potansiyellerinin analizleri gerçekleþtirilmektedir. Bu diyagramlarýn verilerin iþlendiði bir tasarým aracý mý yoksa sadece bir sunum tekniði mi olduðu tartýþýlmakta, Mimari tasarým yarýþma projelerinde kullanýlan sýralý form oluþum diyagram örnekleri üzerinden ele alýnan diyagramatik stratejilerin ve sonuçlarýnýn kentle ve kullanýcý ile kurduðu iliþkilere etkisi sorgulanmaktadýr. Bu doðrultuda ele alýnan proje örnekleri üzerinden yapýlan deðerlendirmeler sonucunda yöntemin biçimsel, iþlevsel ve kavramsal önceliklerine göre bir sýnýflandýrmasý ortaya koyulmakta, diyagramlarýn ve bunlarýn kendi içerisindeki tasarým hamlelerinin analizleri gerçekleþtirilmektedir.

This article discusses approaches to architectural design and the use of diagrams as a design tool, including specifications for the development process and methods of use of diagrams, and evaluates this approach that is both flexible and subjective. Interpretations of information and data analysis using diagrammatic methods and their effects on creation of architectural form are examined. Based on theoretical foundation established in the initial section of the report, the second half analyzes research regarding sequential form formation diagrams, examining their content and potential. The question, “Is it a design tool or just a simple presentation technique?” was considered with regard to diagrams submitted for architectural competitions based on diagrammatic strategies and the effects on the city and users. Using these considerations for the sample projects, a formal, functional and conceptual classification was created to analyze such diagrams and design steps.

Abstract | Full Text PDF

Sürdürülebilir bina tasarýmý geleneksel bina tasarýmýna göre daha karmaþýk bir sürece sahiptir. Bunun nedeni birlikte alýnmasý gereken fakat birbiriyle çeliþen pek çok tasarým kararýnýn erken tasarým evresinde alýnmasý gerekliliðidir. Sürdürülebilir tasarýmýn erken evresinde tasarýmcýya yardýmcý bir karar destek sistemine ihtiyaç kaçýnýlmazdýr fakat tasarým endüstrisinde, bilgisayar tabanlý araçlar tasarým sürecinin önemli bir parçasýný oluþturmalarýna raðmen, erken tasarým evresi bilgisayar desteðinin en az kullanýldýðý evre olmuþtur. Bu çalýþmada, pareto temelli bastýrýlmamýþ sýnýflandýrmalý genetik algoritma (NSGA-II) kullanýlarak pek çok tasarým kriterini göz önünde bulundurmasý gereken tasarýmcýya karar verme sürecinde yardýmcý olacak bir model geliþtirilmesi amaçlanmýþtýr. Bu konuda yapýlmýþ diðer modellerden farklý olarak, LEED ve BREAM arazi yerleþim kriterlerinin yanýnda yerel yönetmelikleri ve yerel iklim þartlarýný da göz önünde bulunduran modelin, üretilen alternatifleri uygunluk puanlarýna göre birbirleriyle kýyaslayarak pareto optimal sonuçlar üretmesi, tasarýmcýyý sürdürülebilir arazi kullaným çözümlerine götürecektir. Sürdürülebilir Arazi Yerleþme Planlama Modeli, karmaþýk problemlerin çözümünde tercih edilen evrimsel algoritmalarýn sürdürülebilir arazi yerleþiminde kullanýlmasýyla, hesaplamalý tasarým ve sürdürülebilir mimarlýk kavramlarýnýn arakesitinde yer alan ve her iki disiplinin olanaklarýný bir arada kullanan, erken tasarým evresinde toplu konut bloklarýnýn araziye yerleþiminde mimarý yönlendirebilecek bir karar destek sistemi olarak önerilmiþtir.

Sustainable architectural design process is more complicated than traditional building design because it has its own regulations that require calculations and comparisons that also need to be considered. For this article, sustainability parameters were accepted as the standards of green building certification systems (LEED and BREEAM), local climate conditions, and local building regulations. There are conflicting criteria according to those sustainability parameters. As a result, Pareto genetic algorithm was chosen to address multiple objectives by incorporating the Pareto concept of domination. An efficient, sustainable design should be developed during conceptual stage, when the most important decisions are made, so that a decision support system can be developed with the help of Pareto-based non-dominated genetic algorithm (NSGA-II) to evaluate several possibly conflicting objectives. This article discusses a model that aims to produce site layout alternatives according to sustainability criteria for social housing units.

Abstract | Full Text PDF

Bergsonculuk, Gilles Deleuze’ün Fransýz filozof Henri Bergson üzerine yazdýðý ana metinlerden biridir. Makalede Deleuze’ün çokluk fikrinin mimari tasarýma yansýmalarý Deleuze’ün Bergsonculukta belirlediði yöntem olarak sezgi düþüncesi üzerinden tekrar düþünülmektedir. Konuyla ilgili deneysel bir araþtýrma, yazar tarafýndan 2014-2015 öðretim yýlý bahar döneminde Maltepe Üniversitesi Mimarlýk ve Tasarým Fakültesi Mimarlýk Bölümü MIM 202 Tasarým Stüdyosu dersinde gerçekleþtirilmiþtir. Deneyde bir taraftan Deleuzecü düþüncede yeninin üretimi, diðer tarafta temsilin uzlaþtýrýcýlýðýndan baðýmsýz öznel tekillikleri ortaya konmaktadýr. Pragmatik bir tasarým yaklaþýmýnda anlatýsal olmayan temsilin ölçülemeyen yeðinlikleri, elle-çizim hareketinde sezgisel bir devinim olarak ele alýnmaktadýr. Diyagramatik bir dolayýmýn zemininde kurgulanmasýna raðmen sezgi dolaysýz veriye iþaret eder. Tasarýmcýnýn süresi, ontolojik çokluðun olumlandýðý, dolaysýz bilgiyi ortaya çýkaracaðý sezgiselliði koþullandýrýr. Süredeki bölünemeyen ve ölçülemeyen doðal farklarýn devinimine, bir eðilim olarak ortaya çýkan derece farklarýna bölünebilir ve ölçülebilir diyagramatik mekansallaþmalar eklemlenir. Kavramý baþlangýç olarak kabul etmeyen dolayýsýyla uzlaþtýrýcý olmayan bir tasarým düþüncesinde, kavram yerine saf algýlar ve tekil özelliklerin baðlý olduðu eklemlenmeler, deneyimin koþularýna baðlý olarak ortaya çýkar. Böyle bir tasarým düþüncesinde özdeþliðe ve özdeþleþmeye direnen diyagramatik temsiller, sezginin dolayýmsýzlýðýyla farklý eðilimler, yeðinlikler ve yeni baþlangýçlar oluþtururlar.

“Bergsonism,” written by Gilles Deleuze, is one of the primary texts on French philosopher Henri Bergson. This article reconsiders reflections on Deleuzian sense of multiplicity in architectural design through the “intuition as method” described in the concepts of Bergsonism. Experimental research was conducted by the author of the present article in the 2014-2015 spring term at Faculty of Architectural and Design of Maltepe University in ARCH 202 Design Studio. The work led to the production of the new and subjective singularities in architectural design, independent of mediation of representation. In a pragmatic design approach, movement of drawing by hand with an intuitive flow/flux not related to narrative representation is discussed through incommensurable intensities. Although based on a meditative, imaginary, diagrammatic “ground”, intuition provides immediate data.Affirming ontological multiplicities, intuition/duration immediate data that produces the conditions of intuitivity. Dividable and quantifiable diagrammatic spatializations are articulated during the flux of that is emerging immeasurably as “differences in nature” and tendencies that are emerging as “differences in kind”. It is a design thinking without necessarily accepting “concept” as a beginning, and it accepts pure perception, articulations connected to singular characteristics occurring according to the conditions of the experience. This kind of design thinking resists labeling and identifying diagrammatic representations producing different tendencies, intensities and new beginnings by immediate intuition.

Abstract | Full Text PDF

Teknoloji ve gereçler insanlýðýn evrimine çeþitli açýlardan etki etmiþ, nasýl düþündüpümüz, nasýl yaþadýðýmýz ve nasýl çalýþtýðýmýz, kullandýðýmýz ve geliþtirdiðimiz gereçlerle deðiþmiþtir. Tasarým süreçleri ve mimarlýk pratiði de bu deðiþimi deneyimlemiþtir. Bir zamanlar “yapý-ustasý” olan mimar, kaðýt ve stardize edilmiþ kalem kalýnlýklarýnýn tasarým ortamýna girmesi ile inþa sürecinden kopmuþ, çizim masasýnda vakit geçirir olmuþ. Zaman içinde geliþen teknolojiler ise, Visser gibi araþtýrmacýlarýn tasarým sürecinin ortak özellikleri olmakla birlikte, tasarým ortamýna göre tasarým deðiþkenlerine baðlý olarak farklý biçimlere bürünebileceðini öne sürmüþtür. Bu çalýþma da, tasarým gerecini bir deðiþken olarak ele alarak, mimarýn iletiþim biçimlerini nasýl deðiþtirdiðini irdeler. Bunun için Yapý dergisi 1973–2015 yýllarý arasýnda taranmýþ ve yayýnlanan projelerin temsil tipleri üzerinden bir okuma yapýlmýþtýr. Buna göre, 1990’lý yýllarda ilk kez görülen 3 boyutlu modellerle beraber, þemalar, 3 boyutlu gerçekçi anlatýmlar ve betimleyici grafikler görülmeye baþlanmýþtýr. Öncesinde uygulama çizimi tadýnda ve sadece mimar kiþilerin anlayabildiði çizimlerin artýk yerlerini açýklayýcý, sürece mimar olmayan kiþilerin de dahil olabildiði, süreç geliþiminin öne çýktýðý keþif dürtüsünü tetikleyen temsillere býraktýðý görülmektedir.

Technology and tools have contributed a great deal to human evolution in terms of how we think, live, and work. The design domain has also witnessed and experienced changes in technology and design tools. Once a “master-builder,” the architect has today become merely a designer, as fundamental tools of design introduced to the profession, such as paper and standardized line weight lead pencils, have drawn the architect away from the construction site and closer to the drawing board.
Similar examples led researchers such as Visser to define the domain of design as having certain commonalities as well as distinct characteristics, depending on the design situation. In the same vein, this study takes the design tool as a design variant and investigates how it has affected the way architects present their work. To achieve this, issues of Yapý magazine from 1973-2015 were retrieved and representational graphics of projects published were categorized.
It was noted that after the introduction of 3-dimensional representations in the 1990s, the use of more realistic diagrams and images grew, and this led to the reconstruction of the relationship between the architect and his audience, and made it a more inclusive, experiential and process-oriented relationship.

Abstract | Full Text PDF

Kentin mirasýný oluþturan önemli tarihi yapýlarýn restore edilerek günümüzde de, ayný ya da yeni iþlevi ile kullanýlmasý öncelik verilmesi gereken bir mimari yaklaþýmdýr. Tarihi yapýlar restorasyon ile tekrar kente kazandýrýlýrken, yapýnýn ziyaretçiler tarafýndan algýlanabilmesi ve kullanýlabilmesi için görsel ihtiyaçlarý karþýlayacak doðru bir aydýnlatma tasarýmý gerekmektedir. Yapýlan aydýnlatma tasarýmýnda, mimari yapýya mümkün olduðu kadar az müdahale edilmelidir. Bu çalýþmada, restorasyonun ardýndan yeni iþlevi ile geçici sergi mekaný olarak kullanýlmasý düþünülen Tarihi Ýzmir Kadifekale Sarnýç örneði ele alýndý. Yapý için; görsel konfor, fonksiyonel ihtiyaç ve estetik gibi birçok farklý parametreye baðlý olarak hazýrlanan aydýnlatma tasarým yaklaþýmlarý ve tasarýma iliþkin detaylar bu çalýþmada aktarýldý.

Restoring or renovating important historical sites and buildings, for either the original or a new purpose, ensures the continuation of cultural heritage. When reacquiring such sites as part of a city’s heritage, they must be safely and effectively designed. Lighting is one of the necessary components of this design phase. Lighting design of historic sites should be very sensitive to the original construction and interventions should be kept at minimum. This article discusses the renovated cistern in Ýzmir’s Kadifekale that is to be used as an exhibition hall. Various parameters were considered for the lighting design of cistern, such as visual comfort, functional requirements and aesthetics. This article discusses the approach and methods of the lighting design for the historic cistern in detail.

Abstract | Full Text PDF

Günümüzde etkileþimlilik kavramý ve etkileþimli ürünler çaðdaþ yaþantýmýzýn önemli bir parçasý haline gelmiþtir. 80’li yýllarýn baþýndan bu yana bilgi teknolojilerinde yaþanan hýzlý geliþim süreci ile birlikte evrimleþen etkileþimli arayüzler bugün sadece elektronik tüketici ürünlerde sýnýrlý kalmayarak gündelik hayatýmýzda kullandýðýmýz birçok ürüne entegre edilmiþtir. Mekân tasarýmý alanlarýnda da akýllý bina sistemlerinin binalara entegrasyonu ile birlikte etkileþimli tasarýmlar bina kullanýcýlarýna sunulmaya baþlamýþtýr. Bugün, akýllý bina sistemleri sadece binalarýn daha ekonomik iþletilmesi amacýyla deðil, daha fazla konforun saðlanmasý amacýyla da kullanýlmaktadýr. Çaðdaþ akýllý bina sistemleri bu ihtiyaca göre çok çeþitli ara birimlerle iliþkilenen karmaþýk bir otomatik algýlama, karar verme ve tepki verme mekanizmasý durumuna gelirken bu teknolojilerdeki son geliþmelerle artýk sisteme yüklenmemiþ verileri de öðrenebilme yeteneðini kazanmaktadýr. Mekân tasarýmýnda da özellikle yirminci yüzyýlda yoðun bir þekilde hissedilen standartlaþma karþýsýnda bu sistemlerin saðlamýþ olduðu etkileþimli kiþiselleþebilirlik özelliði çok önemli avantajlar saðlayacaktýr.

The concepts of interactivity and interactive products have become an important part of our modern life. Interactive interfaces, which have evolved with the help of rapid developments in information technologies since the beginning of the 1980s, are not just limited to electronic consumer products, but are integrated into many products of daily life. The integration of intelligent building systems brought interactive design to building users. Today, intelligent building systems are used not only to operate facilities more economically, but also to provide more comfort. Based on these needs, with the latest developments in these technologies, contemporary intelligent building systems are becoming a complicated mechanism of automatic perception, decision and response for various interfaces, as well as capable of learning data that were not installed in the system. In contrast to the pervasive standardization of design of 20th century products and buildings, the characteristics of interactive customization that these systems provide can offer very important advantages.

Abstract | Full Text PDF

Kýrsal alanlarýn kentsel alanlarla iç içe geçmesiyle birlikte kýrsal, kýrsallýk, tarým ve tarýmsal üretime yönelik yeni kavramlar geliþmektedir. Dünyada tarýmsal üretimi yeniden biçimlendiren ve kentsel tarým kavramýyla birlikte de tarýmý yeniden kentsel faaliyet olarak tanýmlayan yaklaþýmlar oluþmuþtur. Bu yaklaþýmlarla kentsel tarýmýn kentlerde uygulanabilirliðine yönelik düzenlemeler gerek merkezi ve gerekse yerel yönetimlerin gündeminde yer almaya baþlamýþtýr. Hýzlý kentsel büyüme süreciyle birlikte geliþen ekonomik ve sosyal ihtiyaçlarýn saðlýklý biçimde karþýlanmasý, kentsel kalkýnma planlarý ve belediyeler ölçeðinde hayata geçirilecek düzenlemelerle mümkün olabileceði görüþü ortaya çýkmýþtýr. Bu kapsamda kentsel tarým; kentsel gýda güvencesi, yoksulluðun azaltýlmasý, yerel ekonomik ve sürdürülebilir kentsel geliþmeye katkýsý nedeniyle dünyada birçok ülkede sürdürülebilir kentsel geliþme politikalarýnda önemli bir strateji olarak görülmektedir. Bu çalýþmada kentsel tarým kavramý tartýþýlmakta, konunun Türkiye’de kýrsal ve kentsel alanlarý bir arada içeren günümüz büyük þehirlerinde tarýmsal alanlarýn ve tarýmsal üretimin sürdürülebilir kýlýnmasý yönünde uygulanabilirliði tartýþýlmaktadýr. Bu kapsamda çalýþma yerel yönetim yapýsýndaki güncel deðiþikliklerle birlikte kentsel tarým uygulamalarýnda yerel yönetimlerin deðiþen rolünü tartýþmaktadýr. Çalýþmanýn sonucu olarak; sürdürülebilir kentsel geliþme politikalarýnda tarýmsal üretimin sosyal, ekonomik ve çevresel sürdürülebilirliðe etkileri nedeniyle kentsel tarým uygulamalarýnýn önemi ortaya konmaktadýr. Tarým ve tarýmsal üretim yerel yönetimlerin çalýþma konularý arasýnda yer almaya baþlarken, Türkiye’de tarýmsal üretime yönelik konularda büyükþehir yönetimlerinin de önemli bir aktör haline geldiði sonucu ortaya konmaktadýr.

With the intertwining of rural and urban areas, new concepts have emerged about rural areas and agricultural production. New approaches have been created to restructure agricultural production and define agriculture as an urban activity. With the help of these approaches, regulations aimed at the applicability of urban agriculture began to appear on the agenda of both central and local governments. It is understood that in order to meet the economic and social demands arising as a result of rapid urbanization processes in a reliable way, urban development plans and regulations at the local government level are needed. In this context, many countries regard urban agriculture as an important strategy in their urban policy arsenal because of its contributions to urban food safety, local sustainable economic development and decreasing urban poverty. This study explores the concept of urban agriculture and its applicability in metropolitan cities where rural and urban land meet. Within this framework, changes to contemporary legislation and the changing role of local governments in urban agriculture practices are also discussed. The importance of urban agriculture practices in sustainable urban development policies because of their social, economic and environmental impacts is emphasized. In conclusion, it is noted that just as agriculture and agricultural production are becoming an area of study for local governments, metropolitan municipalities are also becoming important actors in matters related to agricultural production in Turkey.

Abstract | Full Text PDF

Ýnovasyon kavramý içinde teknolojiyi, yenilikçiliði ve buluþu içeren, ekonomik ve toplumsal deðer yaratmak için ürünlerde, hizmetlerde ve iþ yapýþ yöntemlerinde yapýlan deðiþiklik, farklýlýk ve yenilikler olarak tanýmlanabilir. Ýnovasyon, bir iþletme içinde farklý alanlarda gerçekleþebilmektedir. Ürün, süreç, müþteri, tedarik biçimi, marka deðeri gibi inovasyon alanlarý, her iþletme için farklý önem düzeyine sahip potansiyel deðer yaratma kaynaklarýný içermektedir. Ancak inþaat sektörü baðlamýnda farklý inovasyon alanlarýnýn örgüt performansýna etkilerine iliþkin bilimsel çalýþmalar oldukça yetersizdir. Bu baðlamda bu çalýþma, küçük ve orta ölçekli yapým firmalarýnda inovasyon alanlarýnýn örgüt performansý üzerindeki etkilerini araþtýrmayý hedeflemektedir. Bu doðrultuda ilk olarak inovasyon kavramýna deðinilmiþ ve yapým firmalarýndaki inovasyonun geliþimi araþtýrýlmýþtýr. Ardýndan inovasyon kavramý alt unsurlarýyla yapým firmalarý üzerinden irdelenmiþtir. Son olarak metodoloji bölümünde ise araþtýrma yöntemi olarak belirlenen Delphi Tekniði ve Delphi anketlerinin uygulanma süreçleri açýklanmýþ, yapým firmalarýndaki farklý inovasyon alanlarýnýn örgüt performansý üzerindeki etki seviyeleri ve etki dereceleri deðerlendirilmiþtir. Delphi anketlerinin sonuçlarýna göre “çalýþma aðý” inovasyon alaný, yapým firmalarýnýn örgüt performanslarý için etki seviyesi en yüksek alandýr. Buna karþýn “teklif” (ürün/hizmet) inovasyon alaný, yapým firmasýnýn performansýna karþý en düþük etki seviyesine sahip inovasyon alaný olarak belirlenmiþtir. Çalýþmanýn sonuçlarý yapým firmalarýnda karar verme süreçlerine destek olacak, inovasyon yönetimi planlarý için girdi oluþturacaktýr.

Innovation concept includes technology, change, and invention. The concept can be defined as making any alteration, variation or innovation to services and products in order to create economic and social value for the society (Elçi, 2006), and innovation can occur in different areas of construction companies. Product, process, client, manner of procurement, and brand awareness are areas of innovation that have different importance levels for each company type. However, scientific research on the effect of innovation areas on organizational performance is rare in the literature. In this context, the objective of this study was to investigate the relationships between innovation areas and performance in small and medium-sized construction companies using the Delphi method of analysis. First, innovation concept was explained in detail, and particularly the development of the concept in the construction industry. Then, subcomponents of the concept were discussed with regard to construction business. Delphi results indicated that in small and medium-sized construction companies, the “working network” innovation area is the most effective with regard to organizational performance, and the “product proposal” innovation area has the lowest level of impact on performance. These results can contribute to the managerial decision-making process of construction companies and can be used as a resource for developing an innovation management plan.

Abstract | Full Text PDF