“Konut çalýþmalarý”, hem sosyal bilimlerin bir parçasý olarak bu alandaki genel araþtýrma zorluklarýna, hem de konut konusunun çok disiplinli yapýsýndan kaynaklanan problemlere sahiptir. Bu çalýþmada, genel olarak konut araþtýrmacýlarýnýn bu iki baþlýkta nasýl sorunlarla karþýlaþabileceði incelendi; ayrýca küreselleþme ve Avrupa Birliði süreci gibi yakýn dönem geliþmelerle konut çalýþmalarý içinde kendine geniþ bir yer edinen “uluslararasý karþýlaþtýrmalý konut çalýþmalarý” özelinde hem teoriye hem pratiðe yönelik sorunlar ele alýndý. Çalýþmada son olarak, gelecek konut araþtýrmalarý için bazý öneriler verildi.

Housing research faces difficulties not only inherently from social sciences but also difficulties due to its multi diciplinerity structure. In this study, firstly, the challenges raised due to the multi-faceted nature of housing research is evaluated. Secondly, specific problems of the increasingly popular aspect of housing research, ‘international comparative housing studies’, are assessed in terms of the theoretical and practical issues. Finally, suggestions are provided for future housing research.

Abstract | Full Text PDF

Osmanlý Devleti’nde 19. yüzyýldaki modernleþme süreci, seyahat ve konaklama sisteminde de önemli deðiþikliklere sebep olmuþtur ve bu deðiþim kaçýnýlmaz olarak konaklama yapýlarýnýn biçimlenmesini de etkilemiþtir. Ýstanbul’da ilk modern otel örnekleri 1840 tarihinden itibaren Galata ve Pera’da açýlmýþ, daha sonra Eminönü, Kadýköy, Boðaziçi, Adalar ve dönemin yeni geliþen bölgeleri olan Þiþli, Feriköy ve Yeþilköy’de hizmet vermeye baþlamýþlardýr. Otellerin açýlmasý ve geliþmesi 1914 tarihinde Birinci Dünya Savaþý baþlayana kadar devam etmiþtir. Odalar ve birkaç ortak hacimden meydana gelen basit programlý otellerin yanýnda, Avrupa’daki gibi lüks ve geniþ kapsamlý oteller de vardýr. Baþlangýçta geleneksel tarzda ahþap ve kargir sistemde iki ya da üç katlý olarak inþa edilen otel yapýlarý, yüzyýlýn sonuna doðru modern malzeme ve yapým tekniklerinin kullanýmýnýn baþlamasýyla, daha büyük kütleli ve daha yüksek katlý inþa edilmeye baþlanmýþtýr. Kendilerine özgü bir cephe düzeni olmayan otel yapýlarýnýn cepheleri geleneksel, neo klasik ve karma özellikler taþýmaktadýr. Büyük ve lüks otellerin Avrupalý mimar ve sanatçýlar tarafýndan yapýlmýþ görkemli iç ve dýþ dekorasyonlarý vardýr. Yine bu büyük oteller dönemin en geliþmiþ teknik donaným ve teknolojilerini takip etmeleri açýsýndan da önemli bir yere sahiptirler. Bu çalýþmada, Ýstanbul’un ilk modern otel örnekleri kent planlamadaki yeri, mimari özellikleri ve koruma-turizm-sürdürülebilirlik yönlerinden incelenmiþtir. Bunun yanýnda ticari ve iþletmecilik anlayýþlarý, sosyo-ekonomik durumlarý, politik önemleri açýlarýndan da deðerlendirilmiþtir. Otel yapýlarýnýn günümüzdeki koruma sorunlarý, bozulma durumlarý, bozulmalarýn nedenleri tespit edilmiþ ve bu bozulmalara karþý öneriler geliþtirilmeye çalýþýlmýþtýr. Yapýlan tespit ve öneri geliþtirme çalýþmalarýnýn, Ýstanbul’da yapýlacak planlama, düzenleme ve koruma çalýþmalarýnda faydalý olacaðý düþünülmektedir.

The modernization period in the 19th century caused important changes in systems of both travel and accommodation systems. These changes inevitably affected the architecture of hotels and other buildings offering accommodation. The first modern hotels were opened in Galata and Pera by the date of 1840. (It means first hotel opened in 1840 and then the other hotels began to open) Later hotels began to serve tje in Eminönü, Kadýköy, Boðaziçi, Adalar, Þiþli, Feriköy and Yeþilköy regions. The opening and development of hotels has continued until the beginning of the First World War in 1914. There were hotels with suit rooms and some communal space and there were also hotels which were as luxurious and wellequipped as European hotels. First hotels were traditionally built of wood or stone, and had only two or three floors. At the end of the century, hotels were modern structures built using modern materials such as brick and steel, larger and higher than their predecessors. Beside that these hotels did not have typical facades, they were constructed with traditional, neoclassical or mixed facades. The grand luxury hotels were designed by famous European architects and craftsmen and often magnificently decorated. These grand hotels are also important because of the technical equipment and technology at the date they were built. Because of being very important point for many in the domain of science, modernization period hotels of Istanbul’s are studied by many aspects as urbanisme, architecture, preservation, tourism and sustainability. In addition, the hotels are evaluated in terms of commerce and managerment conception, socio-economic status and political importance. And then it is defined deformations and their causes of these hotels. Finally suggestions are made that would remove these deformations. It is believed the data included in this work will be helpfull for planning, arranging and conservation works in Istanbul.

Abstract | Full Text PDF

Diyarbakýr’ýn ilk yerleþim yeri olan Sur Ýçi Bölgesi, tarihin her döneminde belirli deðerlere sahip bir yerleþme alaný olmuþtur. Birçok uygarlýða beþiklik etmiþ, uzun yýllar önemli ticaret ulaþým aksýnda yer alarak ticari bir merkez görevi görmüþ ve bu durum kentin geliþiminde etkili olmuþtur. Anadolu ve Mezopotamya bölgelerindeki kültürler kent geliþimini etkilemiþ ve Diyarbakýr bölgedeki konumu nedeniyle karma bir kentsel morfolojiye sahip olmuþtur. Kent, kale duvarlarý ile çevrilmiþ ve bütünlüðünü günümüze kadar koruyarak yerleþim dokusunu sürdürmüþtür. Ancak, son birkaç on yýlda Diyarbakýr Sur Ýçi Bölgesi bu önemli dokusunu kaybetme sürecine girmiþtir. Kenti korumak için hazýrlanan planlarýn ve uygulayýcý kurumlarýn yaklaþýmlarý bu süreçte belirleyici rol oynamýþtýr. Bu çalýþma, Diyarbakýr tarihi Sur Ýçi bölgesinin korunamamasýndaki temel etkenlerin ortaya çýkartýlmasý ve tarihi dokuya sahip bölgelerdeki koruma çalýþmalarý için öneriler sunmayý amaçlamaktadýr.

Suriçi region, the first settlement part of Diyarbakir, has been a settlement area with specific values throughout its history. It has been the cradle of many civilizations, located as it is, in an important commercial transportation axis serving the commercial center, These factors have affected the development of the city. The cultures found in Anatolia and the Mesopotamia regions have influenced the development of Diyarbakir city and it developed a mixed urban morphology because of its position in the region. The walls around the city played an important part in the urban settlement pattern by preserving the integrity of the city. However, the Diyarbakir Suriçi region has begun to lose this important tissue in the last several decades. Prepared city plans and the approaches of enforcement agencies have played a role in this process. This study aims to offer ways in which the conservation of the Diyarbakir Suriçi region and its historical texture can be sustained.

Abstract | Full Text PDF

Türkiye’nin önemli dað ekosistemlerinden biri olan Uludað Milli Parký, 2008 yýlýnda Çevre ve Orman Bakanlýðý tarafýndan açýlan bir peyzaj planlama-kentsel tasarým yarýþmasýna konu olmuþtur. Bu makale, söz konusu yarýþma kapsamýnda hazýrlanan ve 5. mansiyona layýk görülen projenin koruma-kullanma dengesinin saðlanmasý prensibiyle geliþtirdiði kavramsal çerçeveyi tartýþmaya açmaktadýr. “Rejenerasyon”, hem doðal varlýklarýn zenginliði ve hassaslýðý bakýmýndan korunmasý gereken, hem de içerdiði rekreatif potansiyeller bakýmýndan yoðun olarak kullanýcý çeken ve bu baðlamda tehditlerle karþýlaþan bir dað ekosistemi için önerilen bir planlama-tasarým yaklaþýmýdýr. Yenilenme, yeniden yapýlanma, kendini tamir etme anlamýna gelen rejenerasyon kavramý, Uludað’da fiziki geliþim ve koruma çizgisinin tanýmlanmasý, kullaným biçimlerinde çatýþmalarýn en aza indirilmesi süreçlerini tarif için bir metafor olarak kullanýlmýþtýr. Uludaðýn, içinde barýndýrdýðý ekolojik, ekonomik, toplumsal ve yönetsel unsurlar ayrý baþlýklar halinde deðerlendirilmiþtir. Koruma-kullanma gerilimine bir cevap olarak önerilen rejenerasyon sistem yaklaþýmýnýn ilgili kurumlara ve kullanýcýlara aktarýlmasý ve böylece hayata geçirilmesinin yollarýnýn açýlmasý amacýyla, yaklaþýmýn somut anlatýmlarýný yansýtan mekansal çözüm önerileri üretilmiþ ve bu baðlamda kentsel tasarým araçlarý kullanýlmýþtýr. Çalýþmanýn ana savý, doðal alanlarda yapýlacak her türlü koruma ve kullanma müdahalesinin, çok-boyutlu ve çok-aktörlü olduðu ve çalýþmada “yaklaþým temsili”nde kullanýlan rejenerasyon kavramýnýn peyzaj planlama ve kentsel tasarým karar süreçlerinde önemli bir ilkesel duruþ tanýmlayabileceði, ayrýca, kavramýn uygulanmasýnda kentsel tasarým araçlarýnýn etkin rol üstlenebileceðidir.

Uludag, one of Turkey’s most significant mountain ecosystems, was the subject of a landscape planning and urban design competition held in 2008 and organized by the Ministry of Environment and Forestry. The objective of this article is to discuss the conceptual framework of a specific project which was submitted to the competition and which won 5th place. The proposed conceptual framework, entitled “regeneration”, is based on a planning-design approach that seeks to establish a preservation-utilization balance in a mountain ecosystem. Such an area is rich in nature and wildlife, while also representing for some a potentional for recreational activities. In the submitted project, the project team has used the concept of “regeneration” as a metaphor of re-birth, restructuring and auto-repair, in order to make a re-definition of preservation and utilization lines in Uludag. In order to explain the regeneration approach to the visitors of the mountain, the project team has used urban design instruments for the visualization of spatial ideas as well as managerial dimensions. The main thrust of the study is that any kind of preservation-utilization stress in natural areas consists of multidimensions and multi-actors. The concept of “regeneration” can define a significant framework for landscape planning and urban design decision-making processes, and urban design tools can play an active role in practicing of the concept.

Abstract | Full Text PDF

Olimpiyat oyunlarýna ev sahipliði yapmak 1960’lardan bu yana bir “kentsel geliþim” fýrsatý olarak görülmektedir. Kent içine inþa edilen spor tesislerinin oyunlar sonrasý kullanýmý, olimpiyat köylerinin sosyal konut alanlarý olarak kentli ihtiyacýna cevap verebilmesi ve kentlinin yaþam alanlarý ile iþ alanlarý, spor ve kültür tesislerine rahatlýkla ulaþýmýný saðlayacak alt yapý yenilemeleri ekonomik açýdan oyunlarýn organizasyonunun baþarýyla sonuçlanmasýnýn göstergelerinden sayýlabilirler. Ancak tüm bu yatýrýmlarýn kente ve kentliye olumlu yönde geri dönüþ yapabilmesi için iyi bir kent planlamasý yapmadan sadece yeni yapýlaþma alanlarý tasarlamak yetmemektedir. Özellikle 1980 yýllardan bu yana sürdürülebilirlik kavramý üzerine yapýlan ulusal ve uluslar arasý ölçekteki çalýþmalar göstermiþtir ki, sürdürülebilir bir kentleþme, sürdürülebilir bir kalkýnma planlamasý ile mümkündür. Bunun için de ekonomik, sosyal ve çevresel kalkýnmanýn saðlanmasý gerekmektedir. Bu bakýmdan son yýllardaki olimpiyat þehirlerini incelendiðinde, bu anlayýþýn onlarýn geliþim planlarýna nasýl yansýdýðýný görülebilmektedir. Yýllar içinde sürdürülebilir kalkýnma yaklaþýmýnda elde edilen ilerlemelerle, oyunlarý bir tanýtým ve geliþim fýrsatý olarak gören ev sahibi kentlerin, gelecek nesilleri düþünen çevreci ve sosyal deðerlere karþý daha duyarlý eylemlere yöneldikleri sonucuna ulaþýlmýþtýr.

Since the 1960s, hosting the Olympic Games has been seen as an opportunity to create urban development. The post-Games use of sport venues, the fulfillment of a city’s housing needs by using Olympic Village buildings and the renewal of transport and other infrastructure that accompanies hosting of the Games may be considered indicators for the success of the International Olympic Games. But the city and its citizen do not benefit from these investments in the design of new structures if that design is not carried out in the light of well-planned urban development projecting. Local and international studies on sustainability, particularly since the 1980s, have shown that sustainable urbanization is only achievable with sustainable development planning. Therefore economic, social and environmental development needs to be provided. If the last Olympic cities are examined in relation to this aspect, it will be seen that an understanding of such factors is reflected in their development. Throughout the history of the modern Games host cities have considered them as an opportunity for development, but cities are now heading towards the implementation of more sensitive actions for the future generation, social and environmental values with the improvement in the approach of sustainable development.

Abstract | Full Text PDF