YILDIZ TECHNICAL UNIVERSITY FACULTY OF ARCHITECTURE E-JOURNAL

E-ISSN 1309-6915
Volume: 19 Issue: 1
Year: 2024

Current Issue Published Issues Most Accessed Articles Ahead of Print
Index and Coverage
Avery Index
DOAJ
EBSCO
Erih Plus
ESCI – Clarivate
GALE Cengage
Genamics
ProQuest
TR Dizin
TUBITAK Ulakbim
Ulrichs Web
IdealOnline
Megaron: 9 (3)
Volume: 9  Issue: 3 - 2014
Hide Abstracts | << Back
FRONT MATTER
1.Megaron 2014-3 Full Issue

Pages I - IV

ARTICLE (THESIS)
2.Evaluation of Mass Housing at the Pre-Design Stage
Kozan Uzunoğlu, Harun Özer
doi: 10.5505/MEGARON.2014.44366  Pages 167 - 189
Konut insanoğlu’nun en önemli sorunu olarak çağlar boyu süre gelmektedir. Ailenin barınağı olan ve beşeri gereksinimini karşılayan fonksiyonel hacimleri içeren konut, tekil olarak aileye özgü inşa edilirdi. Rönesansın görkemli konutlarının inşası sonrasında, endüstri devriminin gereği olan işçi evleri ile başlayan toplu olarak inşa etme “Toplu Konut” kavramını mimarlık alanına taşımıştır. Günden güne büyüyen nüfus artışına paralel olarak konut üretimi talebi karşılayamaz durumdadır.

Konut üretiminde niceliksel sorunların yanında ve önemi hergün daha fazla hissedilen “nitelik” sorunu tasarımcı mimarların çözmesi gereken bir kalite sorunudur. Bu konuda sonraki tasarımlara veri sağlamak amacıyla yapılan KSD (Kullanım Sonrası Değerlendirme) çalışmaları, yine binaların enerji performans etkinliğini hedef alan LEED, BREEAM gibi sertifika değerlendirmeleri, ağırlıklı olarak, yapı kabuğu, çevre ilişkileri, tesisat ve doğal kaynak kullanımları ile ilgili ölçümlemeleri yapmaktadır. Bu çalışmalar mimari tasarımların mekansal kullanımları ile ilgili biçim ve işlev (fonksiyon) konularını yeterince ön plana çıkarmamaktadır.

Bu çalışmada, proje aşamasında mekansal ve işlevsel olarak ölçme ve değerlendirmenin yapılabilmesine olanak sağlayan bir yöntem önerilmiştir. Önerilen mekansal performans ölçme – değerlendirme sistematiği üç aşamalıdır. Birinci aşamada değerlendirmeye referans olacak standartlar ve kullanım kriterleri belirlenmektedir. İkinci aşama “SAR Analizleri” yaklaşımından yararlanılması, üçüncü aşama ise “Mekansal Performans Değerlendirmeleri”nin yapılmasıdır. Burada, “Kullanıcı Sistemi” ile “Bina Sistemi” arasında ortak özellikli tasarım kriterleri olan “Form, Fonksiyon, Konstrüksiyon”, bir ortak payda oluşturmakta ve inceleme konusunun test edilmesiyle değerlendirmeleri yapılabilmektedir. Bu değerlendirmelerle, mekansal performansın oransal değerlerle sayısallaştırılması sağlanarak, istatistiki bilgi verebilecek şekilde bir veri tabanının oluşturulabileceği de düşünülmektedir.
Throughout history, housing has been a central problem in the lives of human beings. Housing, which includes shelter for family and functional volumes that meet social needs, used to be built specifically for the family. The concept of “Mass Housing” entered the field of architecture as a result of the industrial revolution, when lavish Renaissance housing gradually turned into housing for workers. Today, the demand for housing cannot keep up with fast-growing populations. Besides the quantitative problems of housing production, there is the ever- growing problem of quality, the solution to which lies with designer architects. On this issue of quality, Post Occupation Evaluation (POE) studies, conducted to provide data for upcoming designs, and certificate evaluations like LEED and BREEAM, aimed at measuring energy performance effectiveness of new buildings, mostly involve measurements of usage of the building envelope, environmental relations, facilities and usage of natural resources. None prioritize the form and function issues of spatial usage in architectural designs. This study proposes a method that enables spatial and functional measurement and assessment at the project stage. The suggested spatial performance measurement–assessment system has three stages. In the first stage, the standards and usage criteria to be used as reference in the assessment are defined. The second stage suggests using the SAR analysis approach, and the third stage is about conducting “Spatial Performance Assessment”. Here, the common denominator of “User System” and “Building System”, which shares characteristic design criteria “Form, Function,Construction” is established and by this way, testing and assessing the subject of study becomes possible. With these assessments, by providing digitalization of spatial performance with proportional values, it is believed that a database for the provision of statistical information may be established.

ARTICLE
3.Host-Country Related Risk Factors in International Construction: Meta-Analysis
Güzin Aydogan, Almula Köksal
doi: 10.5505/MEGARON.2014.17894  Pages 190 - 200
İnşaat firmalarında uluslararasılaşma küresel rekabeti içeren önemli bir stratejik karardır. Küreselleşmeye bağlı olarak, inşaat sektörü de dahil omak üzere tüm sektörler yüksek rekabet, belirsizlik ve risklerle karşı karşıya kalmışlardır. Uluslararası inşaat sektörü yerel inşaat sektörü ile benzer riskler içermesinin yanı sıra, projenin gerçekleştirildiği ülkeye özgü riskleri de içermektedir. Bu riskler uluslararası projelerin performansları üzerinde büyük etkiye sahiptir. Uluslararası yüklenicilerin sürdürülebilir rekabet avantajı sağlamaları büyük ölçüde bu risklerin doğru bir şekilde yönetilmesine bağlı olduğu için, bu risklerin değerlendirilmeleri firmaların başarısı için hayati bir önem taşımaktadır. Bu çalışmanın ana amacı; uluslararası inşaat sektörü kapsamında proje gerçekleştirilmek üzere gidilen ülkenin kendine özgü risklerinin analiz edilmesidir. Bu riskler kapsamlı bir literatür taraması sonucunda belirlenmiş va kategorize edilmiştir. Bu amaçla, yapım yönetimi literatürünün en saygın dört dergisinde 2000-2010 yılları arasında konu ile ilgili yayınlanmış makaleler taranmıştır. Bu dört süreli yayın sırasıyla; Journal of Construction Engineering and Management, Journal of Management in Engineering, Construction Management and Economics, ve International Journal of Project Management adlı dergilerdir. Ülkeye özgü risklerin doğru bir şekilde değerlendirilmesinin uluslararası yüklenicilerin karlılığı üzerindeki etkilerinin taranan makalelerde vurgulanan ortak noktadır. Bu nedenle, bu çalışma kapsamında uluslararası inşaat risk değerlendirme modelleri de incelemiştir. Sonuç olarak, literatür taraması ışığında belirlenen proje gerçekleştirilmek üzere gidilen ülkeye özgü 18 risk faktörü arasından sırasıyla; politik stabilite, hukuk ve kanunlar, döviz kuru riski, kültürel farklılıklar, enflasyon, kamusallaştırma, farklı vergi ödemeleri, dil farklılığı, rüşvet ve yolsuzluk, mücbir sebepler ve sosyal karışıklıkların en önemli risk kriterleri olduğu belirlenmiştir. Bu çalışma sonucunda elde edilen veriler daha sonra uluslararası inşaat projeleri için geliştirilecek olan risk değerlendirme modellerinde kullanılabilir.
Internationalization has been on the agenda of construction firms as a strategic option in global competition. Due to globalization every sector including the construction industry has faced with high levels of competitiveness, uncertainty, and risk. International construction involves common risks to domestic construction, as well as risks that are related to the host country. These risks have serious effects on the performance of international projects. Since the sustainable competitiveness of international contractors depends largely on the effective management of these risks, their assessment becomes vital for the success of international contractors. The main aim of this study is to analyse the risks for international construction projects that are related to the host country. Meta-analysis technique is used in order to determine these risks. This paper, therefore, reviews the literature that has been published in four most respected construction and management journals, these being; Journal of Construction Engineering and Management, Journal of Management in Engineering, Construction Management and Economics, and International Journal of Project Management for the period of 2000-2010. International construction risk assessment models are also reviewed within the context of this study, since host country related risk factors were found to have serious effects on the profitability of international contractors due to literature review. As a result; political stability, law and regulations, exchange rate risk, cultural differences, inflation, expropriation, tax discrimination, language barrier, bribery and corruption, force majeure, and societal conflicts in the host country are found to be the most important risk factors in international construction. Findings of this study can be used in risk assessment models for international construction projects.

4.On The Acoustics of Süleymaniye Mosque: From Past to Present
Zühre Sü Gül, Mehmet Çalışkan, Ayşe Tavukçuoğlu
doi: 10.5505/MEGARON.2014.96168  Pages 201 - 216
Osmanlı tarihinin en büyük külliyesinin merkezinde yer alan Süleymaniye Camii’nin akustiği birçok araştırıcının ilgi odağı olmuş ve halen güncelliğini koruyan önemli bir araştırma konusudur. Bu çalışmada Süleymaniye Camii’nin mimari öğeleri ve iç mekan bitirme malzemeleri ile zaman içerisinde onarımlarla geçirdiği değişikliklerin mekanın akustiğine etkileri değerlendirilmektedir. Son dönem onarımlarını (2007-2011) takiben 2013 senesinde sahada akustik testler yürütülmüş; elde edilen veriler 1969 ve 1980 onarımlarının etkilerini yansıtan akustik veriler ile kıyaslanmıştır. Caminin tam kapasite kullanım halindeki akustik koşullarının uygunluğu, akustik benzetim analizleri ile incelenmiştir. Tüm ölçümlerde konuşmanın anlaşılabilirliğini bozacak düzeyde “uzun çınlama süreleri” tespit edilmiş; düşük frekanslarda bu sürelerin çok daha yüksek olduğu görülmüştür. Caminin dolu hali boş haline kıyasla nispeten daha düşük çınlama sürelerine sahiptir. 2007-2011 onarımları kapsamında yapılmış müdahalelerin, özellikle orta frekanslarda akustik ortama olumlu etkileri berlirlenmiş olsa da tüm frekanslarda değerlerin halen kabul edilebilir seviyelerin üzerinde olduğu gözlenmektedir. Camide, konuşmanın anlaşılabilirliğini bozan ikinci etkenin mekanik gürültü kaynaklı “yüksek arka plan ses düzeyleri” olduğu saptanmıştır. Akustik veriler ve caminin özgün akustik ortamına etki eden mimari ve malzeme özellikleri bir arada değerlendirildiğinde, yapının özgün akustik niteliklerine kavuşabilmesi için yapının özgün/tarihi sıvaları ile uyumlu onarım malzemeleri ve uygulamaları üzerine kapsamlı araştırmaların önemine dikkat çekilmiştir.
Süleymaniye Mosque, the central structure of one of the largest mosque complexes of the Ottoman Empire, has been and remains an inspirational edifice for many fields, including architectural acoustics and material science. Comprehensive studies are needed to assess the acoustic conditions of Süleymaniye Mosque in relation to its architectural elements, interior finish materials, and any changes which have occurred in acoustic comfort levels as a result of large-scale repairs the structure has been subjected to in its life time. In-situ acoustic tests were undertaken in 2013, immediately following final restoration work done between 2007-2011. These recent data were then compared to previously-published in-situ measurement data showing acoustic conditions in the Mosque after 1969 and 1980 restorations. Acoustic simulations were performed to represent and discuss activity patterns in the structure when full to capacity. As a result of architectural form-geometry and interior material factors, the acoustic field of the Mosque exhibited the presence of very high reverberation times in all field tests, especially at low frequencies. The Mosque was found to suffer from high background noise levels emanating from the mechanical systems introduced during the 2007-2011 restoration. This study also highlights the necessity for further investigations of the acoustic characteristics of burnt-clay pots and historical lime-based plasters. Both should be investigated further in order to scientifically prove their contribution to the acoustics of the Mosque and help to restore the structure’s original acoustic comfort conditions.

5.Analysing Post-Earthquake Housing Practices in Istanbul and Its Surroundings Between 16th and 20th Centuries
Şerife Özata, Sevgül Limoncu
doi: 10.5505/MEGARON.2014.04706  Pages 217 - 227
İstanbul ve yakın çevresi 16. yy.’ dan 21. yy.’ a kadar pek çok deprem yaşamıştır. Bunların en önemlileri 10 Eylül 1509, 25 Mayıs 1719, 22 Mayıs 1766, 10 Temmuz 1894 depremleri ve 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’dir.
Çalışmada incelenen deprem sonrası barınma uygulamaları, bu depremlerin meydana geldikleri yer, şiddetleri ve oluştukları zaman sınırlılıkları içinde belirlenmiştir. Bu sınırlılıklar içerisinde 1509, 1719, 1766, 1894, 1999 depremlerinden sonraki acil yardım, rehabilitasyon ve yeniden yapım aşamalarında oluşturulmuş barınma uygulamalarındaki tarihsel sürecin ortaya çıkarılması ve bu konuda araştırma yapan farklı disiplinlere bütüncül olarak veri sağlanması amacıyla, öncelikle bu depremler hakkında genel bilgiler verilmiş, sonrasında depremlerden sonraki üç aşamada oluşturulan barınma birimleri incelenmiştir.
Yapılan analizlerle, belirlenen beş farklı depremden sonraki acil yardım, rehabilitasyon ve yeniden yapım aşamalarında oluşturulmuş barınma uygulamaları konusundaki bilgiler, uygulamaların tarihsel sürecini açıklayıcı bir biçimde oluşturulan tabloda sunulmuştur.
Istanbul and its immediate surroundings have witnessed many earthquakes from the 16th century to the present, the most severe of which were as follows: 10th September, 1509; 25th May, 1719; 22nd May, 1766; 10th July, 1894 and 17th August, 1999, the last of which is also known as the Marmara Earthquake. Chosen as the focus of this study were those earthquakes which, in light of their limitation of place, amplitude (magnitude) and time, led to the constitution of new post-earthquake housing practices. As a first step, general information about the 1509, 1719, 1766, 1894, 1999 earthquakes was appraised. Then, with the aim of providing holistic data for different disciplines that research this issue, the study examines the housing units constructed during the emergency relief, rehabilitation and reconstruction stages in the the aftermath of the earthquakes. For the five earthquakes, the resulting data of post-earthquake housing practices are set out in such a way as to explain the historical process of the practices involved.

ARTICLE (THESIS)
6.Turkish Border Regions and Cross-Border Cooperation in the EU Accession Process: The Case of Edirne and Kırklareli
Ervin Sezgin, Gülden Erkut
doi: 10.5505/MEGARON.2014.27146  Pages 228 - 240
Sınır ötesi işbirliği, sınır bölgelerinin gelişmesine ve komşu ülkeler arasında iyi ilişkiler kurulmasına katkı sağlayan önemli araçlardan birisi olarak gösterilmektedir. AB’nin öncü destekçileri arasında yer aldığı bu tür işbirlikleri, adaylık süreci ile birlikte Türkiye’nin de gündemine girmiş, Bulgaristan ve Suriye ile sınır ötesi işbirliği programları uygulamaya konulmuştur. 15 yılı aşkın süredir deneyimlenen sınır ötesi işbirliği programları aracılığı ile özellikle Edirne ve Kırklareli illerinde yüzlerce proje gerçekleştirilmiş ve bu alanda bir kurumsal yapı oluşmuştur. Bu çalışma, 2013 yılında gerçekleştirilen bir saha çalışmasına dayanarak Edirne- Kırklareli bölgesindeki sınır ötesi işbirliği deneyimini incelemektedir.
Turkey has been engaging in cross-border cooperation projects for over a decade, and these accelerated following the granting of EU candidacy status to Turkey. The major cross-border cooperation activities take place on the western border regions of Turkey, namely on Edirne and Kırklareli, two provinces which border EU member country Bulgaria. Here, under the auspices of the IPA-CBC programme, several projects have been realized targeting various sectors, from infrastructure development to joint festival preparations. In addition, various actors from public institutions related to central government, municipalities, business organizations and NGOs have been involved in the process of generating a diverse institutional structure. Based on a field study conducted in the summer of 2013, this study aims to explore the established institutional structure of cross-border cooperation in Edirne-Kırklareli Border Region, by analyzing the projects realized, and questioning central-local relations and perceptions of cross border cooperation projects among the local actors through in-depth interviews.



© 2024 Yıldız Teknik Üniversitesİ Mimarlık Fakültesİ



LookUs & Online Makale